23 Eylül 2008 Salı

Once Upon a Time In Parken Copenhagen

Bu anektodu uzun zamandır yazmayı düşünüyordum ama yazmak için zaman ve en önemlisi anlatacağım anı belgeleyen bir foto bulamamıştım. Foto halen yok ama yeter artık dedim; Herkes Lincoln falan diye gazı almışken, Telegol Hagi mi Alex mi büyük oyuncu oylamasını yaparken HAGİ nin cidden kim olduğunu ve neden büyük olduğunu benim için anlatan bir anı ve anıyı size anlatmaya çalışcam.
Bu ölümsüz anı geçen haftalarda CNN Türk de yayınlanan ve Fatih Terim in konuk olduğu,Galatasaray ın UEFA Kupasını aldığı günü anlatan Oradaydım belgeseli sırasında farkettim. Şimdi ballandıra ballandıra anlatacağım ama şunun da farkındayım ki videosuz, hadi video olmasın fotosuz sizlere pek birşey anlatamayabilir. Fakat bu maçı TRT bir kez daha verirse yada evinizde 100.Yıl belgeseli yada UEFA Kupası belgeseli olan GS lılarsanız videoya tahminimce rahatça ulaşabilirsiniz.
Başta da değindiğim gibi bu an sadece GS'lılar için değil Hagi'yi Karpatların Maradonası olarak tanıyan bizim nesilin neden ona taptığınının ispatıdır.
Neyse geleyim 'O AN ' a ;
Yer Türk futbolunun takımlar seviyesinde geldiği en yüksek nokta Parken Stadı-Kopenhag-Danimarka 2000UEFA Kupası Finali. Maç bizim açımızdan iyi gidiyor, tribünler mükemmel, son dakikalar gelmiş yaşlı oyunculardan kurulu Arsenal kendi ceza sahasına kapanmış maçı uzatmaya götürme planları içinde.
Ve dakikalar 90 +1. Kimin yaptırdığı hiç önemli olmayan bir faul kazanıyoruz. Hem de ceza sahasının sol çaprazından kaleyi karşıdan gören bir noktadan ,uzaklık 23 - 24 metre. Topun başına üstad Hagi geliyor,yanında da Hakan Şükür; neden orda bilen yok . Heyecan 15 yaşındaki bünyeyi almış zangır zangır titretiyor. Hem TRT'de Ömer Üründül hem bütün Türkiye topun başına Hagi'yi davet ediyor. Eller vücutla 90 derece yapmış, avuçlar yüze doğru, dudaklarda bilinen bilinmeyen bütün dualar. Hadi be Hagim yıllardır onlarca kez yaptığın işi yap, at şunu da yıkalım tüm dünyayı. Hakem düdüğü geliyor. Topa vuran Hakan Şükür ve top dışarıda. Hakem son düdüğü çalıyor ,uzatmalar.
O vuruşu ne biz ne Terim ne dünya kimse beklemiyor. Ve baştada 10 numara beklemiyor. Hagi topa vurmak için herşeyini ayarlamış bekliyor ama Hakan vurmuş top dışarı gitmiş hakemde maçı bitirmiş bile. Ve işte 'O AN ' yaşanıyor. Hagi Hakan'a öyle bir bakış atıyor ki üzerinden 8 sene geçmiş, maç onlarca kez izlenmiş olmasına rağmen boğazıma bir yumruk iniyor. Hagi, Hakan'a dünyadaki terbiye seviyesi en düşük küfürden bile etkili bakıyor. Hakan ise özür dilemek bir yana dursun, Cantona tarzı dikilmiş yakası, Tusubasa tarzı kesilmiş saçını karıştırarak gözlerini yere dikmiş kafasını kaldırıp Hagi'ye BAKAMIYOR BİLE.
Sonraları düşününce belki de Hagi kırmızıyı bile bilerek gördü diye geçirdim içimden. Belki de 'Bakalım bensiz birşey yapabiliyormusun Hakan Şükür ' demiştir Adams a yumruk atarken.
Benim ki biraz da Oscarlar almış senaryosu süper bir filmi tekrar izleyen adamın filmde yeni yeni farkına vardığı bazı şeyler olduğunu farkettiği gibi bir anı yansıtma isteğiydi.Maçı tekrar izleyecek olanlara burdan dikkat etsinler diye bitireyim bari.

Hiç yorum yok: