29 Mayıs 2010 Cumartesi

Euro 2016 Hüsranımız Üzerine

Oylama sabahı konuyla ilgili yazı yazmakla yazmamak arasında kaldım ve aklıma bir totem geldi. Blogda yaptığım UEFA finali ve Şampiyonlar ligi finali anketlerinde ezici üstünlükle kazananları bilmişti oy verenler ve bende o finallerin sonucunu anketlerini yayınlayarak vermiştim. Aklıma onun totemi geldi ve 81 oyun 46'sını verdiğimiz Türkiye'nin adı açıklanınca yine sadece anketi koyacaktım. Olmadı yine kazanamadık.
Niyesi nedeni vardır elbet kazanamamamızın, bende nacizhane fikirlerimi paylaşayım ve bu konuyu kapayalım dedim;
1) Platini'nin ne kadar kötü bir adam olduğu ülkesini desteklediği söyleniyor. Açıkçası kim o görevde olsa aynı şeyi yapardı. Benim tek farklı kanım Platini'nin kendi ülkesine açık destek vermesi dışında Euro 2008'de attığımız gollerden beri benim dikkatimi çeken Türk ve Türkiye düşmanlığı. Yakından tanımam etmem ama kanımca Fransa'nın kazanmasından çok Türkiye'nin kaybetmesine sevinmiştir.
2) FİFA ve UEFA'nın yeni coğrafyalara ve böylece yeni pazarlara açılarak bu pazarların önce altyapı oluşturması için turnuva düzenlemelerini desteklemeleri stratejisini kaçırdığımızı düşünüyorum artık. ABD 94, Japonya-Kore 02, Portekiz 04, İsviçre-Avusturya 08, G.Afrika 10, Ukrayna-Polonya 12, Brezilya 14 derken bizim elimizde kala kala bir hiç kaldı. UEFA'ya göre kıtanın en büyük 6. futbol pazarının daha bir tane bile turnuva düzenlememesi yada düzenletilmemesi SİYASİ bir karardan başka birşey olamaz bence.
3) Bazı arkadaşlar ülkenin doğusundan şehir seçilmedi oh oldu diye göbek atar vaziyette ve kendini küçük görme hastalığına kapılmakta bu süreçte. Hiç gerek yok bu hareketlere ve düşüncelere çünkü İstanbul'dan bakıp doğudan şehir yok demek kolaydır. Oylamadan önceki çarşamba evin balkonunda yemek yerken hızlı treni izledim, içimden ah geçirdim babama ülkenin altyapısının 6 yıl içinde geçirebileceği değişimin 2 gün sonra oylanacağını söyledim 64 yaşında adamın bile gözleri parladı. Hayat böyledir, basittir yani. Sen daha sanıyotmusun ki Bursa'da, Eskişehir'de, Ankara'da, İzmir'de adam akıllı bir altyapı, bir ulaşım ağı var. Hala çıkıp Diyarbakır, Urfa, Trabzon demeye ne gerek vardı o dönemde bilmiyorum. Bir yerden başlamak o morali motivasyonu elde etmek gerekiyordu olmadı.
4) Bir de şu konu var ki hani beni diplere sokan bir olay. Neymiş efendim Ramazan ayında Konya'da Danimarka maç yaparsa ne olurmuş. Alkolmüş, Hz.Muhammed karikatürüymüş. Yazık ya 6 yıl sonra yapılacak bir şey için konuşulan şeye bak. Sanki bilmiyoruz kendimizin ne kadar hafızasız olduğumuzu. Bir de böyle bir gericilik var mıdır yaaa. Gelmesinler, Konyalılar geri kafalıdır döverler olay çıkar bıdıbıdı. Evet gittim Ramazanda Konya'ya ve yemek yiyecek 1 bilemedin 2 yer açıktı. Evet gerici olabilirler, evet çok dindar da olabilirler ama GEL KİM OLURSAN OL GEL diyen MEVLANA'nın şehrine böyle dangalakça ithamlarda bulunmak canımı sıktı. Kaldı ki hepimiz müslümanız ve İstanbul ve Ankara gibi daha modern kabul etceğimiz şehirlerdeki daha modern insanlar bile Ramazan ayında alkolü keser içmez. Bu düşünce tamamen böcek kafalılıktan başka birşey değil. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı çıkar 'her misafirin başımızın üstünde yeri var' derse bu ülkede değil olay çıkması bence kimsenin burnu bile kanamazdı ama kafalarımızın içi bu kadar geride, orta çağda falan olunca işte adam da sen AVRUPALI MISIN? diyor elinden şekeri alınmış çocuk gibi 7-6 ile yine olmadı diye ağlayarak geziniyorsun.
5) Bir başka dikkatimi çeken olayda sunumda sadece ve sadece altyapı geyiğinden bahsetmemiz. Ne bir futbol stadından görüntü ne bir futbol sevgisini betimleyecek kare. Barış denen çocukla kapı kapı gezip hala kendimizi Avrupa'ya kabullendirmeye çalışıyoruz. Şöyle güzeliz böyle iyiyiz, biz düşman değiliz dünyalı diyen E.T.'ymişiz gibi hissettim bir ara kendimi, üstüne de Tayyip'in Ulusa Sesleniş tarzında konuşması ve jenerikteki altyapı yatırımları sunumu daha iyi yapabilseydik dedirtti bana.
Neyse diyelim ve önümüze artık başkalarına hele hele Avrupa'ya hiç bağlanmadan devam edelim. İnşallah o altyapı yatırımları 6 olmazda 10 yıl içinde yapılır ve çoluğumuz çocuğumuz görür. Ankara'daki metronun 15 yıldır bitmediğini hergün görüp sinir olan bir neslin genci olarak çok ama çok üzüldüm. Maç izlemek falan yalandı benim için. Herkes içinde öyle olacağını Dünya Basketbol Şampiyonasında satılacak biletlerden göreceğiz 3 ay sonra.
Moralimizi, motivasyonumuzu bozmadan ülke altyapısını GELECEĞİMİZ için en kısa zamanda yenilemeli ve o altyapılarda, modern trenlerde, modern havayollarında, modern statlarda,spor salonlarında,modern karayollarında ve en önemlisi MODERN KAFALARIMIZDA gençliğimize güzel bir yol açmalıyız. Benden bu kadar...

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Bu Sene Avrupa'da

Bu sene Avrupa kupalarında takımların topladığı puanların listesi. Listenin zirvesinde tabi ki İnter var. Şampiyonlar ligi kupasını kaldıran İtalyan temsilcisini, finaldeki rakibi Bayern ve yarı finalde elediği Barca takip ediyor.
Listeye bakmamın nedeni yarı finallere gelindiği gün zirvede yer alan Bordeaux'un nerede olduğunu görmekti. 4. lükte tutunmuşlar, Blanc'ın Fransa milli takımının başına geçmesi ve Tigana transferi derken 30.000 puanın kaymağını uzunca seneler yerler diyordum ama önümüzdeki sene AVRUPA KUPALARINA KATILAMAYACAK bu senenin Avrupa 4. Bordeaux.
Listede dikkatimi çeken diğer noktalar; UEFA Avrupa Ligi finalinde rakibi Atletico Madrid'e yenilen Fulham'ın daha üstte olması. Bunun nedeni de Atletico'nun kupaya ulaşırken tüm sezon boyu sadece 3 galibiyet alabilmiş olması.


Gelelim bizimkilere. Tablo da açıkça gösteriyor ki ne kötü ne iyi bir sezon çıkarttı 3 büyükler. Sivas'ın ve Trabzon'un hiç bir katkı yapamaması ülke puanımızı ortalamanın altına çekse de 3 büyüklerden her sezon beklenen minimum performansı sahaya koymaları bu sezonu bay çekmiş bir takım gibi geçirmemizi sağladı.
Gelecek sezon için konuşmak çok ama çok erken fakat, FB'nin Şampiyonlar Liginde katsayı avantajını kura avantajına dönüştürüp gruplara kalabilmesi ve Bursa'nın gruplarda yapacağı kendi saha avantajıyla gelecek bir iki süpriz ki bana kalırsa Ertuğrul Sağlam'ın talebeleri de hem kura hem maç kurası avantajıyla 6 puana ulaşabilir ülke puanımızın gelecek sene ki kritik noktaları olacak. Kritik olacak diyorum çünkü GS, BJK ve kendine yavaş yavaş gelen TS'un UEFA Avrupa liginde yine bu seneki minimum performansı göstereceklerine inanıyorum. Daha fazla yorum yapmadan transfer döneminde gelecek bombaları bekleyelim...

23 Mayıs 2010 Pazar

Güle Güle Sevgi Kelebeği !!!

Topumu da alır giderim...

Bursaspor Hakkında

1 haftadır bu yazıyı yazmak için bekliyordum. Havanın biraz sakinleşmesi, Bursa takımı ve şehrinin daha da önemlisi 'Bizansın' bu şampiyonluğu içine iyice sindirmesi için biraz zaman gerekiyordu.
Bursa nasıl şampiyon oldu? sorusu ve bu soruya verilecek cevaplar da aklımda arı gibi vızıldayarak dolaştı 1 hafta boyu. Ntvsporun Bursaspor'un şampiyonluk klibinde de söylediği gibi kadronun kemikleşmiş 11'ine baktığımızda ve hikayeye buradan başladığımızda 'bu hikaye olsa olsa bir BAŞARISIZLIK öyküsü olurdu' .
Ama herkesin de gördüğü gibi sene başında ilk 5 hedefiyle yola çıkan bir takımın şampiyonluğa ulaşması için illa da 100'er milyon dolarlara yada Avrupa'da herkese kendinden söz ettiren onlarca oyuncuya ihtiyacı yokmuş. Bu noktada ayrıca bir parantez açmak istiyorum. Son senelerde hem bizim ligimizde hem de Avrupadaki diğer liglerde gördüğüm birşey var. Bu da şampiyonların, kupalarını son 10-15 maçlık serilerde elde ettiği. Geçen sene Almanya'da Wolfsburg ve bizde Beşiktaş , bu sene Fransa'da Marsilya, İsviçre'de Basel ilk anda aklıma gelen örnekler. Yani ligin genelinde süreklilik arz ederek başarıya ulaşan İnter,Barcelona ve Chelsea'yi bu örneklerin dışında tutarak söylemek gerekirse bizim ligimiz gibi bir takımın tamamen ağırlığını koymadığı, ligi hegomonyasına almadığı liglerde şampiyonluk için son 15 maça sağlam fizik güç, iyi bir konsantrasyon ve birazda arkanıza alınacak bir rüzgarla şampiyonluğa ulaşmak hiçte imkansız değil. Bursasporun da bu rüzgarı arkasına baya sağlam aldığı ligin ilk devresinde 3. sıradayken lig sonunda şampiyonluğa ulaştığını hatırlatmak isterim.
Gelelim şu başarısızlık öykülerinden bir ŞAMPİYON yaratılması olayına. 36 lık İvankov, BJK'nin yolladığı A.Tandoğan ,Tuna, Zapo ;GS'den Ömer; TS 'den Hüseyin; Juve'nin eski firarisi piskolojik tedavi gören Ergiç'i; transferi yılan hikayesine dönüp takıma 2-3 hafta sonra katılmak zorunda kalan Battala; ligin ortasında takımı bırakıp kaçan Kore'li Sinj şu an aklıma gelenler. Bu kadar sorunlu bir kadroda 23-25 kişilik kadronun tamamında daha ne arızalar vardır siz düşünün. Tabi bir de buna BJK'den takımı savunma oynatıyor, bu kadroyu kaldıracak adam değil, bıdı bıdı vıdı vıdı diye yollanan ERTUĞRUL SAĞLAM'ı da ekleyince hikaye tamamlanıyor.
İşte bu sıkıntılı!!! kadro ve teknik ekiple yola çıkıyor Bursaspor, belki 5. hafta sonunda 2-3 galibiyet alamasalar onlarında sonu çoğu Türk teknik adamın olduğu gibi istifa yada görevden alma ile gelecek. Fakat işte BURSA'da işler daha farklı, çünkü bu kadroya inanmış ve gerçekten başarının DEVAMLILIK ile geleceğini bilen bir yönetim ve taraftar kitlesi var. Açıkçası yönetim ne kadar teknik kadronun arkasında durursa taraftarda o kadar duruyor Türkiye'de. Ama ne zaman yönetim kendi getirdiği hocayı taraftarına şirin görünmek için satıyor işte orada film başa dönüyor yeniden. Bu DEVAMLILIK konusunda hem Bursayı hem de diğer Anadolu temsilcisi ve bence Bursadan sonra şampiyonluğun sonraki Anadolu adayı ESKİŞEHİRSPOR'u tebrik etmek gerekiyor.


Başkanın ve taraftarın desteğini arkasında gören Ertuğrul Sağlam'ın Bursaspor'da başardıklarına gelince bu öykü bambaşka bir hal alıyor. Dün Ntvsporda izlediklerim ve Ertuğrul hocanın söyledikleri beni etkisi altına aldı tamamen. O yüzden yazıyı gece değil sabaha bıraktım. Hocanın söyledikleri kısacası şuydu; ' Biz bir takım olduk ve ben bunu oluştururken çok zorlandım ama benim kadar emeği olan çok dirayetli bir oyuncu kadromuz vardı' . Ertuğrul Sağlam bunları anlatırken tesislerde yaşanan bir kaç olayı da açıkladı. Tuna'nın konuşmaları, milli takıma seçilen oyuncuların takım arkadaşlarını alkışlamaları falan hoş anektotlar şampiyon kadro adına.
Birazda olayın sahaya yansıyan yüzüne bakalım. Bir Anadolu takımının 75 puan almasının yanı sıra ligin en fazla gol atan takımı olup en az gol yiyen (1 gol farkla) 2.takımı olması ki Ertuğrul Sağlam'ın savunma futbolu oynattığına dair eleştirilere bir kapak niteliğindedir. 3-2 ile kazanılan İnönü ve Kadıköy deplasmanları ile sahasında kaybettiği sadece 8 puan açtı Bursanın şampiyonluk yolunu. O yola çıktıktan sonra da son 7 maçta sahasında puan dahi kaybetmeyince zaten zirveden kopmadılar. Dedim ya son 15 hafta diye işte orada durmayı bilmekti önemli olan. Bunu da başarınca bize son yıllardaki en zevkli son haftayı yaşattılar.
Bu arada başka bir şampiyonluğu daha olması gerek Bursaspor'un o da TURKCELL FAIR PLAY LIGI şampiyonluğu. Her ne kadar internette son haftaya dair bir puan tablosuna ulaşamasamda son haftaya kafa kafaya girdiği Gençlerbirliği'ni geçip ligin en FAIR takımı olmaya da hak kazandı Bursaspor. Bu da bana göre en az Bursaspo'run şampiyonluğu kadar önemli bir başarıdır. (2. olsalar bile) Bu demektir ki ne o eski olay çıkaran taraftar kitlesi kalmış ne de takım şampiyonluğa giderken çok katı, sert savunmaya yönelik bir futbol oynamış. Bir alkışta bu nedenle geliyor Bursa'ya, tabii Turkcell'in vereceği 500.000 dolar ödülle beraber.
Şampiyon olamasalardı bunları yine burada konuşur muydum? Kesinlikle evet konuşurdum diyorum. Çünkü zaten biraz megaloman biraz kendini birşey sanır tavırla şunu söyleyebilirim ki BURSASPOR'UN ŞAMPİYONLUĞUNDA BLOGLARIN VE BLOGGERLARIN KATKISI BÜYÜKTÜR. Eğer Türk futbolu bir atılım içinde olacaksa ve şu anda Anadolu futbolu ile bu şahlanışı gösteriyorsa bunun en büyük destekçisi bizleriz. Daha 3 yıl önce maçlarını deplasmanda bile 15000 kişinin izlediği Eskişehirsporu internetten takip edebilmenin imkanı yoktu. Ne o takımların böyle bir vizyonu ne de altyapısı vardı. Ama son 3 senedir herşey değişmeye başladı Türk futbolunda. Benim gibi, tuttuğu takımı açıklamaktan korkmadan SADECE GÜZEL FUTBOLU DESTEKLEYEN arkadaşlar ve ağabeylerimizle bir yola çıkmışız farkında olmadan. Yavaş yavaş farkediyorum hepsi yalanmış ; derler ya 'İstanbul medyası Anadoludan şampiyon çıkarmaz, gazeteleri az reklam alır, satışı düşer, Tvler batar' . İşte biz bununla uyutulmuşuz yıllardır. O medyası olmayan takımların adına yazmışız onlarca destekleyici yazıyı, ne bir reklam ne bir satış hesabı yapmadan, sadece hakkedenin güzel oynayanın kazanmasını dileyerek. Sonuçta da mutlu olduk tabii hakedenin kazanmasıyla. Belki bunu yürekten desteklemesem şu an sadece GS'ın 3. lüğüyle üzülecektim gereksiz yere. Ama işte DEVAMLILIK dedik ya Bursa için ESES için. Aynısını Gençlerbirliği,GS , BJK ve Trabzon için de diliyorum şimdi,gelecek sezonların son haftalarını böyle mutlu geçirebilmek adına.
Neyse konu dağılmadan toplayıp Bursayla bitirelim. Başta yönetimi devamında futbolun hertürlü kurnazlığını,tekniğini,fiziğini ve matematiğini en az Mourinho kadar bildiğine inandığım ERTUĞRUL SAĞLAM önlerinde olmak üzere tüm teknik ekibi ve bu üst yapının altında gerçek alın terini önce tesislerde antrenmanda sonra sahada akıtan oyuncu kadrosunu ve tabi ki her maç acaba bu sefer ne yapıyorlar sorusunu aklıma getiren BURSASPOR TARAFTARINI yürekten tebrik ederim. Bu sevinç dönemini fazla uzatmadan ilk olarak statlarını yenileyerek Bursa seyircisine Şampiyonlar Ligi maçlarını Bursa'da izletecek çalışmaları yapmalarını öneririm. Çünkü son günlerde İnönü'de oynama geyiği heryeri sardı ve benim canımı hayli sıktı. Diğer taraftan da Avrupa'nın en büyük kupası için mücadele ederken bunun Turkcell Süper Ligine benzemediğinin farkına vararak ona göre bir kadro yapılanmasına gidilmesi olacaktır Bursanın yapması gereken. Zapo, İglesias ve Kirita'dan istenilen verimi alamayan Ertuğrul Hoca'da herhalde transfer çalışmalarına bir an önce yönelmiştir. Benim gördüğüm kadarıyla takviyesi yapılacak stoper, sol bek, defansa yönelik orta saha, ve forvet de Makakula tarzı top tutabilen yabancı oyuncu takviyeleriyle (4 tane zaten kadroda Ivankov,Ergiç ve Batalla var etti 7) kadro elle tutulur bir hal alabilir. Bu transferlerden en önemlisi tabi ki savunmaya yönelik oyun bilgisi yüksek ve oyun kurabilen bir orta saha tercihi olacaktır ki geçen sene Marsilya'dan Mbia yı gündeme alan yönetimin çıtayı daha da yükseğe çekmesi gerektiği açıktır. Diğer taraftan takımın içiçndeki MUHAMMET DEMİR, Eren Albayrak,İsmail Odabaşı gibi 19 yaş grubu gençlerin gelecek sezon daha fazla süreler almasıyla bu kadro hem lig hem Avrupa'da hedefe gidecek bir takımın oluşumu için yeterli olacaktır. Dikkat edilmesi gereken ise geçen sene Sivasın yaptığı hataya düşmeden ve çok fazla hayalperest olmadan bu sene yakalanan ve şampiyonluğu getiren TAKIM bilincini bozmayacak oyuncuların kadroya takviyesi. İlk bakışta aklıma gelen bu önerilerin yapılması Bursaspor'u ileriye taşıyacak önemli hamleler olacaktır.
Bir GS taraftarı bir futbolsever, bir tribün sever olarak Bursaspor'u ve ERTUĞRUL SAĞLAM'ı baş koydukları bu yolda bugüne kadar yakaladıkları başarı için tebrik eder, Avrupa yolunda bol bol başarılar, göğsümüzü kabartacak haberlerle dolu bir sene dilerim...

Triple



17 Mayıs 2010 Pazartesi

Biz Daha İyisini Yapana Kadar En İyisi Bu !!!


Aman ALLAH'ım sesleri, Levent Özçelik, o salak cep telefonu melodisi, geride kalan 10 yıl...



Ağlama Melis !!!



Bursaspor ŞAMPİYON

Bu konuda fazla konuşup derinlemesine bir makale daha sonra yazarım. Ama dün gece evinde Beşiktaş'ı 2-1 yenen Bursa, rakibi Fenerbahçe'nin kendi evinde Trabzonspor'la 1-1 berabere kalması sonucu 75 puan artı 39 averajla 2009-2010 Turcell Süper Lig'i ŞAMPİYONU oldu.

Büyük Spor Adamısın vesselam...

Şampiyonlar

Barca Barca Barca... Vallodolid'e de gol olup yağdılar, rakiplerini kümeye yollarken Real Madrid'e ne kadar para harcarsan harca önemli olan ruh, önemli olan MESSİ dediler, dile kolay 34 gol...


İtalya'da ise MOURİNHO şov devam etti. Milito'nun golü büyük bir süprizi önlerken MOU maç sonrası ' FUTBOLDA İYİ OLAN KAZANIR ' diyerek beni benden aldı.

Haftasonunun tek süprizi Bursa değildi. İsviçrede Basel bir ara 13 puan gerisine düştüğü Young Boys'u son hafta deplasmanda 2-0 yendi ve şampiyonluğa ulaştı. Gerçekten büyük şok olmuştur Young Boys'a. Acaba statlarını yakmışlar mıdır?

Kupa Şampiyonları

Chelsea dünyanın en eski futbol kupası olan FA Cup da şampiyonluğa tek golle ulaştı. Aslına bakarsak çok zevkli bir karşılaşmaydı lig lideri ve sonuncusu arasındaki final ama Porsmouth eline geçen şansı ikinci yarı penaltıyı kaçırarak bir kenara itti. Drogba'nın mükemmel frikiği ilk yarıda direkten dönen 5 topu herkese unutturdu ve CHELSEA dubleyi başardı.


Bayern dubleyi haftasonu Werder Bremen'i Almanya Kupası finalinde 4-0 yenerek yaptı. VAN GAAL haftaya MOURİNHO karşısına çıkmayı sabırsızlıkla bekliyordur...
Porto'da kupaya uzanan bir başka takım. GD Chaves'i 2-1 geçerek kupaya ulaşan Porto bu sezon ligde istediği noktaya ulaşamamıştı.

14 Mayıs 2010 Cuma

NBA Playoff 2. Turu

1.turun sonunda yaptığım tahminlere baktım da 4 de 3 gibi güzel bir oran yakalamışım bu sefer de. Hele hele 4 de 4 ü dün gece kaybederek seriyi 4-2 Celtics'e veren Cleveland serisi ile es geçince içimde burkulmuyor değil.

Her neyse batı konferansı ile başlayayım. İki seride de beklentilerimin çok çok üstünde 2 takım, Phoenix ve Lakers, ve de beklentilerimin çok altında iki takım, San Antonio ve Utah, olunca seriler hiç uzamadan 4-0 a gitti. Aslına bakarsak maç içi çekişmeler vardı 8 maçta da ama maç sonu olsun seri devamlılığı olsun hep Phoenix ve Lakers'daydı. Benim tahminlerim gibi 4-2, 4-3 de bitebilirdi seriler ama kısa ve acısız bitirmesini bildiler. Phoenix - San Antonio serisi ortalama 9 sayı farkla, Lakers - Utah serisi ise ortalama 7,5 sayı farkla bitti. Lakers seriyi 3. maçta koparırken 111-110 luk galibiyet onların seriyi erken kapayıp dinlenme şansı elde etmesini sağladı. Nash'in liderliğindeki Suns ise her maçta kafa kafaya giden ve gerçek bir playoff resitali izlediğimiz seride Tony Parker'ın topallaması sonucu seriyi erken bitirdi. Tek gözlü NASH maçları alıp götürürken Parker'ın ne yaptığını bilmez oyunu Spursun ipini çekti, hem de çok erken 4-0.

Doğu konferansına geçelim. 4-3 lük Bucks serisinden çok yorgun dönen Atlanta'Yı karşısında bulan Orlando Magic batı konferansına uyum sağlamak amacıyla serisini kısa kesti. Batıdan tek farkı, kısa keserken ezerek geçmesi oldu. Hawks hiçbir maçta Magic'e karşı koyamazken seri ortalama 25 sayı farkla bitti. İlk maçtaki 43 sayılık ve 3. maçtaki 30 sayılık farklar serinin kısa özeti gibiydi. Bucks'ı eledik bu sezonluk bizden bu kadar diyen Hawks oyuncularına liderlik yapması beklenen Joe Johnson'ın vasatı aşamayan oyunu yedikleri darbenin ağırlaşmasının ana nedeni oldu. Howard-Lewis-Carter-Nelson 4lüsü bakalım konferans finalinde Boston'a dur diyebilecek mi? Boston demişken heralde 4-2 lik Cleveland serisinde daha çok her medya kuruluşunda olduğu gibi Lebron'u konuşmak daha doğru olur. Fakat benim yerimden değil. ABD 'ye binlerce kilometre uzakta Lebron'un kişisel olarak neler yaşadığını bilmeyen ve şu an için bilme imkanı olmayan benim için önemli olan ve görebildiğim Boston'ın takım olarak seri boyunca Lebron'a yaptığı savunma. Tamam belki Lebron son maçta 9 top kaybıyla oynamış ve seriyi 4,5 top kaybı ortalaması ile bitirmiş olabilir ama karşısındaki savunmanın bunda hiç mi payı yoktur? Bence var. Ve işte o savunma, Rondo'nun kenidini ispat çabaları ( tabi karşısında Mo Williams gibi ispata açık biri olması etkilidir) ile birleşip sonuç verince kimsenin beklemediği ama benim sene başından beri söylediğim sağlıklı Garnett'la Boston final oynar savım şu an için hala geçerli oldu.
Artık sadece 2 seri kaldığı için ayrı bir post açmayacağım ve konferans finalleri için tahminlerimi de buraya yazacağım;
Lakers: 4 -Suns: 1
Magic: 3 - Celtics: 4

12 Mayıs 2010 Çarşamba

YOKLAR !!!

RONALDİNHO (Milan) - BREZİLYA

TOTTİ (Roma) - İTALYA

BECKHAM (Milan) - İNGİLTERE

PATO (Milan) - BREZEİLYA

DİEGO (Juventus) - BREZİLYA

CAMBİASSO (İnter) - ARJANTİN

JAVİER ZANETTİ ( İnter) - ARJANTİN

CASSANO (Sampdoria) - İTALYA

ADRİANO (Flamengo) - BREZİLYA

ALESSANDRO DEL PİERO (Juventus) - İTALYA

RAUL (R. Madrid) - İSPANYA

RUUD VAN NİSTELROOY ( Hamburg) - HOLLANDA

FREDY ADU (Benfica) - A.B.D.

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Almanya ve İngiltere'nin Kralları


İngiltere'nin kralı ANCELOTTİ'nin CHELSEA'si oldu. Hem de ligin gol rekorunu kırarak. Stamford Bridge'de Wigan'ı 8-0 yenerek 103 gol artı 71 averaj 86 puan yaptılar bu sezon ve Manchester United'ın 1 puan önünde tahta kuruldular. Arsenal 75 puanla 3. olabilirken Totenham asıl zor olanı yapıp Liverpool'un abonesi olduğu 4.lüğe kuurldu ve şampiyonlar ligi biletini aldı. Manchester City ve Aston Villa UEFA Liginde oynamaya hak kazananlar oldu. Lige veda edenler ise Porsmouth, Hull City ve Burnley.

Almanya'nın kralı ise geçen haftada belirttiğimiz gibi LUIS VAN GAAL'ın BAYERN MÜNİH'i oldu. Bu hafta süpriz olmadı ve beklendiği gibi Bayern Hertha'yı 3-1 yenerek tahta kurulan diğer takım oldu. Bayern'i Schalke ve Werder Bremen takip ederek şampiyonlar ligine bilet aldılar. UEFA ligine ise Dortmund ve Leverkusen gitme hakkı kazanan ikili oldu. Bundesliga 2 ye yol alanlar ise Hertha Berlin ve Bochum, Nürnberg ise Bundesliga 3.sü Ausburg'la playoff maçına çıkıcak ligde tutunabilmek için.

9 Mayıs 2010 Pazar

31 Temmuz 2009

http://djanultras.blogspot.com/2009/07/maccabi-netenya1-galatasaray4.html

Olacak olacak
Yavaş yavaş kadroyu oturtuyor ve istediği oyunu sahaya yansıtmaya başlıyor
Hemen olsun diye beklediğimizde yok aslında 1 yıl kredin var yeter ki bugün oynatmaya çalıştığın futboldan vazgeçmeye kalkma dik dur medya karşısında

Saygı Duyarım #28 Nihat Genç ve Amerikan Siyaseti


3 yıl önce izlemiştim ilk olarak- yayını 2006 olduğuna göre 2007 ocak ayı falandı- o zamanda paylaşımını birkaç dostumla yapmış daha sonraları da dayanamayarak 2. ve 3. kez izlemiştim . Nereden kafama esti bilmiyorum ama gecenin 1inde açtım ve tekrar izliyorum. 3 yıl önce paylaşacak biryerim yoktu ama şimdi blogum varken koyayım da birkaç kişi belki benimle aynı tadı alır dedim...


Bölüm 1; http://www.youtube.com/watch?v=UGfqijCLupQ




7 Mayıs 2010 Cuma

Fm Yalan Söyler mi? Bence söylemez


Türk futbolunu üzerinden inşa edebileceğimiz Hakan Şükür'den sonra aranan forvetimiz, 2008 de Fatih Terim onu Avrupa Şampiyonasında ilk 11'e aldığında çoğu kişi adını bile bilmezken o kendini kısa zamanda ispat etti ve gidecek daha uzun bir yolu var. İnşallah Fm'nin gösterdiği yoldan gider...

6 Mayıs 2010 Perşembe

Akıllı Ol Chess Titans

Evettt; windows 7 chess titans maksımum zorlukta oynarken karşımıza çıkan hile mi desem şike mi desem çözemedim ama o nasıl bir piyon hareketidir ağalar!!!

Gerginlikten Yararlanma Ustası Mourinho

İnter dün gece Roma Olimpico'da oynana İtalya Kupası Finalinde Roma'yı Diego Milito'nun attığı tek golle mağlup edip kupaya ulaştı. Son yıllarda kupa bu ikili arasında paylaşılıyordu zaten. O yüzden pek bir sorun yok ama maç kendi havasında oynansa dün gece sonuç böyle olur muydu acaba?
Niye soruyorum bunu çünkü önce Lazio-Roma maçında Totti'nin hareketi sonrasında Lazio'nun İnter'e 2-0 kaybederken sevinmesi ve son olarak Mourinho'nun çokta gerekli olmayan 'Final niye Roma'da oynanıyor ki; dinyada böyle bir uygulamanın benzeri yok' çıkışı. Bu saydıklarımın hepsi dün gece sanki hem Ranieri'nin beynini hem de sahadakilerin beynini durdurmuş gibiydi. Roma sahada sadece rakibe nerde olduğunu bildirmek amaçlı oynuyordu gibime geldi. Maçın sonlarında olanlar ise maç boyunca yaşananların patlaması oldu.
Bugün herkes Totti'nin sempatikliğini yitidiğini konuşuyor. Kendi adıma, o sempatikliği aynı Zidane'da olduğu gibi 3 kat artmıştır. 'Totti ceza alsın', 'olmaz öyle şey Totti'yi asalım,Dünya kupasına da gidemesin ,en az 6 ay ceza!' diye salyalarını akıtanlar, azcıkta hafta sonu oynanan Lazio -İnter maçında yaşanan diz boyu pisliği , kışkırtmayı , futbolun - sporun bittiği yeri bu kadar eleştirseydi keşke...
Son söz Mourinho'ya;
Bugüne kadar kavganın,stresin ve gerilimin olduğu yerden adamın başı önde üzgün ayrıldığını görmedim, ve korkuyorum bu gidişle göremiyeceğim. Herkes Guardiola'nın 6 lısıyla uğraşırken aynı yola dün çıktı ve başarması bana çok uzak gelmiyor. Ha bu arada yine bu gerilimli ortamdan faydalanıp kendini öne atmış 'İngiltere'ye dönmek istiyorum' diyerekten...

Kaldırsın Kaldırsın Parmak Kaldırsın ....


Trabzonspor:3 - Fenerbahçe:1