5 Kasım 2008 Çarşamba

A Special One 'PETAR NAUMOSKİ'


Yazının başındaki bilgilendirme kısmını Vikipedia dan direk copy -paste etmiş olduğumu belirtmek isterim. Naumoski kimdir? nedir biliniz istedim.Yazının sonlarına doğru 23 yaşındaki bünyemdeki etkilerini ve anı oalrak aklımda kalanları okuyabileceksiniz.

Petar Naumoski, (d. 27 Ağustos 1968). Makedonyalı basketbolcu. 1.94m. boyundaki Naumoski, Türkiye'de Efes Pilsen ve Ülkerspor formaları giymiştir. Aynı zamanda Türk vatandaşlığına da geçmiş olup ismini Namık Polat olarak almıştır.
1989 ile 1991 yılları 1992'de sadece 50 bin dolar yıllık ücret karşılğında Efes Pilsen'e transfer oldu. İlk sezonunda Efes Pilsen normal sezonda ve playoff'ta oynadığı 37 maçı kazanarak şampiyon olurken Naumoski başroldeydi. Aynı sezon Avrupa Kulüpler Kupası'nda takımının finale kadar çıkmasında da büyük pay sahibi oldu. Ancak, İtalya'nın Torino kentindeki final maçında takım arkadaşları gibi tecrübesizliğinin kurbanı oldu ve Yunan takımı Aris karşısındaki 48-50'lik yenilgiyi önleyemedi.
1993-94'te Efes Pilsen ile lig ve kupa şampiyonluğuna ulaştı. 1994'te İtalya'nın Benetton Treviso takımına transfer oldu. 1995'te İstanbul'daki Avrupa Kulüpler Kupası final maçında attığı 25 sayıyla Benetton'u şampiyonluğa taşıdı.
Ertesi sezon Efes Pilsen'e döndü. 1996'nın mart ayında Efes Pilsen'in Avrupa'nın en iddialı takımlarını sırayla eleyerek Koraç Kupası'nı kazanmasında büyük pay sahibi oldu. Mavi beyazlı takımda iki lig şampiyonluğu daha yaşadıktan sonra 1999'da İtalya'ya transfer oldu. 2001 yılında Ergin Ataman'ın çalıştırdığı Montepaschi Siena takımını Saporta Cup finalinde attığı 23 sayı ile kupaya götüren en önemli isimdi. 2004 yılının başında tekrar Türkiye'ye dönen Polat Namık Ülkerspor'un formasını yarım sezon boyunca giydi.
Petar Naumoski, ülkesi Makedonya'da bir dönem VMRO-DPMNE partisinden Üsküp milletvekilliği de yapmıştır.

Bu kariyere ne denilebilir ki. NBA de bir kadro kuralım ilk kimi alırısın sorusuna işi az çok bilenler Jason Kidd derler . Nedeni kendinden çok takımı oynatması ve takımı başarıya taşımasıdır. Naumoski de eski zamanların Kidd iydi. Kime gittiyse şampiyonluk kupasını aldı .

Benim açımdan NAU ise tam bir efsanedir. Koyu GS taraftarı olan bendeniz için HAGİ öldüğü gün nasıl yas tutulacaksa aynısı NAU içinde geçerlidir. Basketbolu sevmeme , sevmekten öte bağlanmama futbol dışında da hatta futboldan daha zevkli ve akıl gerektiren bir spor olduğuna ve buna basketbol denildiğini bana öğretmiş kişidir. 93 yılında (7 yaşındaydım, ilk basket topumu unutamam; buz mavisi renkdeydi) hem basketbolla hem de NAU ile tanışmış önce Aris e kupayı kaptırmış , o Benetton da şampiyonluğu İstanbul da alınca sevinmiş, 96 yılı boyunca da Efes i kupayı götürüşünü hayranlıkla takip etmiştim. Yarı finalde Kinder Bologna deplasmanında o serbest atış kullanırken pota altındaki taraftarların potayı sallamasını kim unutabilir ki? Finalde ilk maçı şifreli yayınlayan Cine 5 saolsun radyodan maç sonucunu duyunca havalara uçmuştum. Deplasmandaki rövanş ise unutulmazlardandı. Abimle şimdiki kötü olan aramızı düşünüyorumda. Basketboldan pek anlamayan anne-babayı beraber yatağa yollayıp,ışıkları kapatıp ekran başına kitlendiğimiz ve maçın sonu ile sarmaş dolaş, bütün ev halkını hatta hatta sonraki gün okulda mahalleden arkadaşın söylediğine göre bütün mahalleyi inleterek bağırışlarımızı hatırlamak insanı yaşadığına inandırıyor.

Bu sevinci şu cümleleri yazarken bile bana hissettiriyor olması bile NAU nun yerini en el değmeyecek, çocukların uzanamayacağı yere çıkartıyor. Kupadan sonra ise Euroleague de oynamaya başlayan Efes ile kaç maç almıştır ? kaç maçı tek başına almış ? bana ne hareketler ne zeka kıvılcımları göstermiştir? Hatırladığım bir anımda da ; maç boyu sülkilase olmuş Efes i Partizan karşısında son 5 dakikada almış kafa kafaya getirmişti. Son 30 sn. ye onun elinde hayat bulucaktı ve ben biliyordum ki maçı oraya getirene kadar attığı üst üste 4 3'lükde olduğu gibi yine sayı olacak maçı alacaktık. Öylede oldu , biliyordum ama o kadar hayrandım ki bağırmadan coşmadan edemedim. İçerde tv ye bakan babam bana bişey olduğunu sanıp 'noluyo oğlum iyimisin?' diye koşup gelmiş beni mutlu mesut görünce,' noldu bişey oldu sandık' demişti. Cevabım NAU maçı aldı da oldu. Babam gülerek' Sen ne heyecanlanıyorsun? O adamın maç kaybettiğini görmedik ki!' demişti.

Benim aklımda hep bir winner olarak kalacak olan NAU ya bana hala o güzel duyguları hatırlarken mutluluk verdiği için teşekkürü borç biliyorum. Belki de o olmasa benim ne buz mavisi basket topum, ne abimle o kadar iyi bir dostluğum olacak, ne de babamın bana olan ilgisini bilebilecek, ne de sokakta basket oynarken elimi havaya kaldırıp 2 numaralı oyunu gösterip , tşörtün askısı ile de alnımdaki teri silebilecektim. Herşey için , varlığın ve başarıların için çok saol NAU.

Hiç yorum yok: