29 Mayıs 2010 Cumartesi

Euro 2016 Hüsranımız Üzerine

Oylama sabahı konuyla ilgili yazı yazmakla yazmamak arasında kaldım ve aklıma bir totem geldi. Blogda yaptığım UEFA finali ve Şampiyonlar ligi finali anketlerinde ezici üstünlükle kazananları bilmişti oy verenler ve bende o finallerin sonucunu anketlerini yayınlayarak vermiştim. Aklıma onun totemi geldi ve 81 oyun 46'sını verdiğimiz Türkiye'nin adı açıklanınca yine sadece anketi koyacaktım. Olmadı yine kazanamadık.
Niyesi nedeni vardır elbet kazanamamamızın, bende nacizhane fikirlerimi paylaşayım ve bu konuyu kapayalım dedim;
1) Platini'nin ne kadar kötü bir adam olduğu ülkesini desteklediği söyleniyor. Açıkçası kim o görevde olsa aynı şeyi yapardı. Benim tek farklı kanım Platini'nin kendi ülkesine açık destek vermesi dışında Euro 2008'de attığımız gollerden beri benim dikkatimi çeken Türk ve Türkiye düşmanlığı. Yakından tanımam etmem ama kanımca Fransa'nın kazanmasından çok Türkiye'nin kaybetmesine sevinmiştir.
2) FİFA ve UEFA'nın yeni coğrafyalara ve böylece yeni pazarlara açılarak bu pazarların önce altyapı oluşturması için turnuva düzenlemelerini desteklemeleri stratejisini kaçırdığımızı düşünüyorum artık. ABD 94, Japonya-Kore 02, Portekiz 04, İsviçre-Avusturya 08, G.Afrika 10, Ukrayna-Polonya 12, Brezilya 14 derken bizim elimizde kala kala bir hiç kaldı. UEFA'ya göre kıtanın en büyük 6. futbol pazarının daha bir tane bile turnuva düzenlememesi yada düzenletilmemesi SİYASİ bir karardan başka birşey olamaz bence.
3) Bazı arkadaşlar ülkenin doğusundan şehir seçilmedi oh oldu diye göbek atar vaziyette ve kendini küçük görme hastalığına kapılmakta bu süreçte. Hiç gerek yok bu hareketlere ve düşüncelere çünkü İstanbul'dan bakıp doğudan şehir yok demek kolaydır. Oylamadan önceki çarşamba evin balkonunda yemek yerken hızlı treni izledim, içimden ah geçirdim babama ülkenin altyapısının 6 yıl içinde geçirebileceği değişimin 2 gün sonra oylanacağını söyledim 64 yaşında adamın bile gözleri parladı. Hayat böyledir, basittir yani. Sen daha sanıyotmusun ki Bursa'da, Eskişehir'de, Ankara'da, İzmir'de adam akıllı bir altyapı, bir ulaşım ağı var. Hala çıkıp Diyarbakır, Urfa, Trabzon demeye ne gerek vardı o dönemde bilmiyorum. Bir yerden başlamak o morali motivasyonu elde etmek gerekiyordu olmadı.
4) Bir de şu konu var ki hani beni diplere sokan bir olay. Neymiş efendim Ramazan ayında Konya'da Danimarka maç yaparsa ne olurmuş. Alkolmüş, Hz.Muhammed karikatürüymüş. Yazık ya 6 yıl sonra yapılacak bir şey için konuşulan şeye bak. Sanki bilmiyoruz kendimizin ne kadar hafızasız olduğumuzu. Bir de böyle bir gericilik var mıdır yaaa. Gelmesinler, Konyalılar geri kafalıdır döverler olay çıkar bıdıbıdı. Evet gittim Ramazanda Konya'ya ve yemek yiyecek 1 bilemedin 2 yer açıktı. Evet gerici olabilirler, evet çok dindar da olabilirler ama GEL KİM OLURSAN OL GEL diyen MEVLANA'nın şehrine böyle dangalakça ithamlarda bulunmak canımı sıktı. Kaldı ki hepimiz müslümanız ve İstanbul ve Ankara gibi daha modern kabul etceğimiz şehirlerdeki daha modern insanlar bile Ramazan ayında alkolü keser içmez. Bu düşünce tamamen böcek kafalılıktan başka birşey değil. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı çıkar 'her misafirin başımızın üstünde yeri var' derse bu ülkede değil olay çıkması bence kimsenin burnu bile kanamazdı ama kafalarımızın içi bu kadar geride, orta çağda falan olunca işte adam da sen AVRUPALI MISIN? diyor elinden şekeri alınmış çocuk gibi 7-6 ile yine olmadı diye ağlayarak geziniyorsun.
5) Bir başka dikkatimi çeken olayda sunumda sadece ve sadece altyapı geyiğinden bahsetmemiz. Ne bir futbol stadından görüntü ne bir futbol sevgisini betimleyecek kare. Barış denen çocukla kapı kapı gezip hala kendimizi Avrupa'ya kabullendirmeye çalışıyoruz. Şöyle güzeliz böyle iyiyiz, biz düşman değiliz dünyalı diyen E.T.'ymişiz gibi hissettim bir ara kendimi, üstüne de Tayyip'in Ulusa Sesleniş tarzında konuşması ve jenerikteki altyapı yatırımları sunumu daha iyi yapabilseydik dedirtti bana.
Neyse diyelim ve önümüze artık başkalarına hele hele Avrupa'ya hiç bağlanmadan devam edelim. İnşallah o altyapı yatırımları 6 olmazda 10 yıl içinde yapılır ve çoluğumuz çocuğumuz görür. Ankara'daki metronun 15 yıldır bitmediğini hergün görüp sinir olan bir neslin genci olarak çok ama çok üzüldüm. Maç izlemek falan yalandı benim için. Herkes içinde öyle olacağını Dünya Basketbol Şampiyonasında satılacak biletlerden göreceğiz 3 ay sonra.
Moralimizi, motivasyonumuzu bozmadan ülke altyapısını GELECEĞİMİZ için en kısa zamanda yenilemeli ve o altyapılarda, modern trenlerde, modern havayollarında, modern statlarda,spor salonlarında,modern karayollarında ve en önemlisi MODERN KAFALARIMIZDA gençliğimize güzel bir yol açmalıyız. Benden bu kadar...

Hiç yorum yok: